KİŞİSEL BLOG'UMDA YER ALAN TÜM GÖRÜŞLER, HİÇBİR 3. PARTİYE DEĞİL, SADECE BANA AİTTİR.



Luba

Luba temizlikle hiiiç alakası olmayan Irlanda'da benim keşfettiğim Ukrayna'lı bir yardımcı. İş olarak temizlik yapmasına bakmayın, memleketinde evi mevi var. 45 yaşında. Almanya'daki kızı habire cepten arıyo bunu. İngilizcesi yoktan biraz fazla, ama bi guzel parasını kazanıyo. Evet, ingilizcesi gercekten cok az, ama ben onu çözdüm o da beni. Başkasına elletmediğim kendim temizlediğim şeyleri biliyo mesela, kendi girişmeden evvel soruyo "Sena, this, you washing I washing?". Ah evladım evladım, ne kadar çok deterjan almışsın deyişine hala hatırladıkça gülüyorum, "Oh my children children, this, supermarket!". Mesaj gonderirsen o okuyup anlıyo, ama eğer direk aramak istersen stres oluyo, mesela arayıp Cumartesi gelebilir misin de.. "Senaaa I very busy saturdaaay, no time, cleaning cleaning! Sunday you tell me time, I come!" Ama gelip banyomu filan ışıl ışıl yapmıştı saolsun. Domestos almıştm, o da çok tutarmış Domestos'u. Bana, her seferinde Domestosla temizledikçe zaman içinde banyoların nasıl ışıl ışıl beyazladığını anlattı. Nasıl mı anlatabildi? Şöyle. "I clean 11 house.. 11 house I clean.. every toilet, I clean Domestos, mmh not very clean, I clean 2 time, not clean, 3 time little clean, 4 time 5 time, finish, veeeeery clean! Domestos veeeery good!" Luba Türk Googlecılar arasında da sayemde baya ünlendi :)

Dublin Çorbası

Bugün Şehir merkezine gittiğimde Dublin'in anlamsız meşhur simgesi olan iğne yapıtında bi tamiratlar yapılıyodu. Boşu boşuna tamir parası veriyolar.. Bu iğne gökyüzünü delerek yükselen anlamsiz bir yapi. Tepesine tırmanılamayan, içine girilemeyen, kaçyüz metre bilmediğim öyle bi iğne işte. Sadece bakıyosun, ve öğrendiğim kadarıyla 5 milyon euro vermişler sadece kafa çevirip bakılmasi ya da farkedilmeden tesadufen yanindan geçilmesi için. Farkedilmeyebilir çünkü kafani kaldirmasan oyle gri beton bi silindirin yanindan geciyosun. Bu iğnenin halk arasindaki isimleri de şöyle: The Stiletto in the Ghetto.. The Pin in the Bin..bence durumu yeterince açıklıyolar :) Bakınız:





Geçen gün Google'da türk yemeği vardı! Bulgur pilavı filan yapmişlar pek becerememişler (kısırlık bulguru dumduz haşlarsan türk yemeği denmez ona bence) ama bir döner vardı! bayıldık bayıldık! pide de koymuşlar, pide arası lüplettik valla..tabi o gün neredeyse bütün türk ekibi beraber yedik, çok eğlenceli oldu. Masada yemek sonuna doğru "elhamdülillah çok şükür", "oh bugün de karnimizi doyurduk" gibi türklüğümüzü pekiştirici ifadeler de oldu. Yemekten bahsetmişken aklima geldi, burda Google Stone dedikleri bi durum var. Stone yaklaşık 7 kiloya tekabül ediyo. Google'da çalışmaya başlayan herkesin bir adet Google Stone edindiği iddia ediliyo! Bilmiyorum ben görmedim kendisini henüz. Evlerden ırak diorum..

Burda en sevdiğim süpermarket Marks&Spencer'ınki! Şaka gibi dimi? Marks&Spencer'a giriyosun, meğer süpermarket kısmından girmişsin, peynirler, etler, M&S markali cipsler, kağıt havlular filan var. Doğumgünü partim için çerezleri M&S'dan aldim :)

"Yarın M&S'a gitmem lazım şekerim", "A pantolon mu alcan?", "Ha yok, kelebek desenli tuvalet kağıdım bitmiş onu alcam".. :)

Ofisteki yabancı arkadaşlarımdan biri Türkçe öğreniyo. Merhaba, nasılsın? Yemek yiyorum. İyi akşamlar, filan diyo. Ama geçen gün gittiğimiz ekip gezisinde (birazdan ona da gelcem!) otobüsteki şarap rengi koltuklari gosterip, bu ne renk söyleyebilirim deyip, ben de mor pembe ya da kırmızı beklerken "Şarap Rengi" demesi takdire şayandı! Ben kopmuş gülerken "bak böyle şaşırtırım işte" diye o da bana gülüyodu :)

Ekip gezimiz çok güzeldi. Baileys'lerin yapımı için süt veren ineklerin çiftliğine gittik! İrlandalıların "Hurling" adlı sporunu öğrendik, çiftlikteki saman rulolarını en hızlı yuvarlama, plastik çizmeleri -sevmediğin ve seni kızdıran kişileri düşünerek- en uzağa fırlatma, el arabasıyla birini gözün bağlı doğru yere götürme gibi süper komik ekip çalışmasi temelli oyunlar oynadik. Ustune de barbekü sefası :)

Şehirdeki kapı renklerinin çeşitliliği beni bazen şaşırtıyo.. Kraliçe viktorya ölünce şehirdeki bütün kapıların siyaha boyanmasi emri verilmis. Bütün ev kapılari siyah olunca da gece pub'larda içen sarhoş irlandalı kocalar evlerinin yolunu bulamamaya başlamış :) Boyle olunca kocalarini seven kadinlar da eeeeh yetti, diyip kapılarini çarpıcı renklere boyamaya başlamışlar ki adamlar hah şu fuşya benim evdi diyip yolu bulabilsin diye. Ama bu benim gördüğüm en ekstrem örnek. Çünkü kapı tam turuncu da değil, açık kahve de değil, öyle ara bi ton. Ve ev sahibi bilmiyroum nasıl becerdi tam o tondan gül yetiştirmiş bahcesinde..

16. Yaşgünüm :)

Dogumgunu partim ofiste türk ekibinin minik bi kutlamasıyla basladi :) Butun gün yakamda "16 Today" yazılı yaka ignesiyle dolaştım, işe de yaradı herkes partimde 16. yaşımı kutladı :)

Partim icin bazi altyapi calismalarim oldu tabi.. Koltugumun minderini henuz alamadığım ve koltugun iskeletini de baska biyere koyamadigim icin uyarı yazısı koydum "popolara dikkat" diye :) Bi de herkese tesekkurlerimi dile getirmek icin tuvalet kagidini degistirdim, "herkese öpüyorum!" demenin en beklenmicek yolu ;)





İstanbul'daki evimde verdiğim, ve senelerdir tandigim arkadaşlarımla olup çok eğlendiğim eski doğumgünü partilerimi aratmadı.. Çok mutlu oldum bugün..